Likya Yolu
Türkiye’nin ilk uzun mesafeli yürüyüş yolu olan Likya Yolu, tüm seyahatseverlerin ilgisini çekiyor. Bu yol önceden 509 kilometre uzunluğuna sahip olarak biliniyordu. Fakat Hisarçandır Köyü’nde biten yolu Çıtdibi ve Geyikbayırı mevkiinde uzatarak 535 kilometreye ulaştırdılar. Teke Yarımadasında bulunan Likya Yolu, Muğla’nın Fethiye ilçesinden başlayıp Antalya’ya kadar uzanan çok uzun bir yol.
Dünyanın dört bir yerinden doğa yürüyüşü yaparak seyahat etmeyi sevenler Likya Yolu’na geliyor. Yol yer yer patikalardan yer yer ise düz yollardan oluşuyor. Böylece bol maceralı bir tur geçirmek için oldukça ideal bir ortam hazırlıyor. Çeşitli yerlerde Likya Yolu, Dünyanın En İyi 10 Uzun Mesafe Yürüyüş Rotası olarak geçiyor. Yol boyunca antik kentleri gezip, Akdeniz’in eşsiz güzelliğinin tadını çıkarabilirsiniz. Gelin şimdi Likya Yolu’nu daha iyi tanıyalım.
Likya Yolu’nun tarihi
Antik Likya Uygarlığı,Teke Yarımadasında yer alıyordu. Işık Ülkesi olarak adlandırılan bölgede 23 tane kentten oluşuyordu. Bölge kültürel açıdan çok zengin. Yol boyunca görebileceğiniz çok sayıda antik kent, eski yazıtlar ve yapılar bulunuyor. Bu antik yolların birbirine bağlandığı yollar günümüzde bir yürüyüş parkuru haline getirildi. Parkur çalışmalarına 1992 yılında başlandı ve 1999 yılında turistlerin yürüyüş yapması için açıldı.
Likya Yolu’na ne zaman gidilmeli?
Likya Yolu her mevsim farklı bir güzel oluyor. Kışın karlar altındaki ağaçların arasından yürümek zor olsa da manzara paha biçilemez bir güzellikte oluyor. Baharda ise ağaçlar yeni yeni yeşerirken etraf ayrı bir güzelliğe sahip oluyor. Ağaçlar ve çiçeklerin en güzel hali bu zamanlar oluyor. Yemyeşil yaprakları ve rengarenk çiçekler ile bol bol fotoğraf çekebilirsiniz. Yaz ayları ise hava koşulları olarak en ideal zaman. Uzun engebeli yollarda yaz ayında daha rahat bir şekilde gezebilirsiniz.
Likya Yolu üzerinde görmeniz gereken antik kentler
Likya Yolu yürüyüşü yaparken gezebileceğiniz çok sayıda antik kent bulunuyor. Ayrıca yol üzerinde çok farklı bitkiler ve hayvanlar da görebilirsiniz. Fethiye’den Antalya’ya kadar uzun soluklu bir tur sizi bekliyor. Antalya’nın batısından Muğla’nın güneydoğusuna kadar uzanan bu yolda Likyalılar hep küçük küçük kentlerde yaşamlarını sürdürmüşler. Şimdi Likya turu yaparken yol üzerinde gezebileceğiniz antik kentlere yakından bakalım:
Pınara Antik Kenti
Fethiye’ye en yakın antik kent olan Pınara 45 kilometre mesafede bulunuyor. Likyalılar buraya Pinale veya Pinara demişler. Bu onların dilinde yuvarlak anlamına geliyor. Söylenenlere göre burası yaşlıları kurduğu bir kent. Xanthos kentinde nüfus çok artınca yaşlılar kentten ayrılarak Kragos Dağı’nın eteğine gelip Pinara kentini kurmuş.
Sidyma Antik Kenti
Muğla ilinde bulunan bir başka antik kentte Sidyma. Kentin ne zaman kurulduğuna dair fazla bir bilgi maalesef yok. Ama elde edilen bilgilere göre Roma dönemlerinde gelişme kaydeden bir kentmiş. Kentin güneybatı kısmı birçok zamanda kullanılmış. Hatta burada yaklaşık 9 metre yüksekliğinde bir mezar yapısı bulunuyor.
Pydnai Antik Kenti
Fethiye’nin Patara ilçesine çok yakın bir yer de bulunan Pydnai, Likya kentlerinden biri. Antik kent içerisinde günümüze kadar ulaşmış olan kale surlarını görebilirsiniz. Maalesef bu surlar dışında kentte görülecek pek bir şey kalmamış. Zamanla çevredeki yapılar yıkılmış. Altı adet kale burcu hemen hemen sağlam bir şekilde günümüze kadar gelmiş.
Olympos Antik Kenti
Kentin kuruluş tarihi kesin olarak bilinmese de Olympos, Likyalıların bastığı sikkelerde M.Ö. 168-178 yıllarında görülüyor. Olympos, Antalya’nın 80 kilometre güneyinde bulunuyor. Olympos Çayı olarak bilinen Akçay bu kenti ikiye böler. Tarihte liman kenti olması ile büyük bir önem taşımış.
Limyra Antik Kenti
Finike yakınlarında bulunan Limyra Antik Kenti 1216 metre yüksekliğe sahip bir tepenin eteklerine kurulmuş. Elde edilen bulgularda bir zamanlar kentin Likya’ya başkentlik yaptığı ortaya çıkmış. Doğuda bulunan başkent Limyra iken batısında da Xanthos başkent olarak kullanılmış. Limyra’dan sonra Xanthos’a da geçebilirsiniz.
Xanthos Antik Kenti
Eşen Çayı kenarındaki iki tepe üzerinde bulunan Xanthos, Likya’nın batıda yer alan başkenti. Yerleşim yerinin adı Ksantos olarak da biliniyor. Kent Pers egemenliğinde olduğu zamanlarda büyük bir yangın geçirmiş. Kent Persler, Likyalılar, Romalılar, Araplar ve Bizanslar gibi pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmış. Bu nedenle de çevrede çok fazla farklı kültürlerden izler taşıyan yapılar bulunuyor. 1988 yılında bu yapıları korumak için UNESCO Dünya Mirasları Listesi’ne almışlar.
Apollonia Antik Kenti
Apollonia kenti, Kaş’a yaklaşık 20 kilometre uzaklıkta konumlanıyor. Bu yerde yerleşim M.Ö. 4.yy zamanlarında kurulmuş. Çevresindeki kale surlarının kalıntıları günümüze kadar ulaşabilmiş. Ayrıca alanda bir Bizans döneminden kalmış kilise yer alıyor. Kilisenin yakınında da tiyatro bulunuyor. Tiyatro günümüze gelene çok tahrip olmuş. Fakat yine de belli başlı kısımları sağlam bir şekilde duruyor.
Patara Antik Kenti
Likya’nın bir diğer önemli kenti de Patara. Hatta kent Likya’nın başkenti olarak da kullanılmış. Antik kent içerisinde bir geziye çıktığınız zaman Tiyatro ve Meclis Binasının kalıntılarını yakından görebilirsiniz. Bu yer Bizans döneminde de Hristiyanlar için büyük bir öneme sahipti. “Noel Baba” olarak anılan Saint Nicholaos da Patara’da yaşıyormuş.
Letoon Antik Kenti
Fethiye yakınlarında konumlanan Letoon Antik Kenti, o zamanın şairi Ovidius’un anlatmasına göre kent gökyüzü, şimşek, kanun ve düzenin tanrısı olan Zeus’tan hamile kalan Leto adına kurulmuş. Kentte görebileceğiniz 3 tane tapınak bulunuyor. Sırasıyla bu tapınakların adı en soldan Leto, Artemis ve Apollon. Ayrıca kentin arka tarafında bir de tiyatro kalıntıları bulunuyor.
Teimiussa Antik Kenti
Theimussa Antik Kenti, mezar kalıntıları ile ünlü bir kent. Bu antik yer hakkında tarihi bilgiyi Üçağız Köyü’ndeki kitabeden öğrenilmiş. Köyün içerisinde de çok sayıda antik mezar kalıntıları bulunuyor. Bu mezarlar Helen ve Roma döneminden günümüze gelmiştir. Antik mezarların içerisinde bir tanesinin üzerinde çıplak bir adam ya da erkek çocuk heykeli bulunan bir mezar bulunuyor. Bu mezarın üzerinde Kluwanimi’ye ait olduğu yazıyor.
Simena Antik Kenti
Likya’nın küçük bir kıyı kenti olan Simena, doğa harikası bir güzelliğe sahip. M.Ö. 4. yy.da yerleşim başlanan bu kent günümüze gelene kadar pek çok büyük deprem geçirmiş. Bu nedenle de şehrin çoğu bölümü sular altında kalmış. Simena şehrinin kalesi günümüze kadar gelebilmiş en güzel yapılarından biri. Bu kenti görmek isteyenler deniz yoluyla tekneler yardımıyla ulaşabilirler. Kentin kalesinden etraftaki muhteşem manzarayı görebilirsiniz.
Faselis Antik Kenti
Asıl adı Phaselis olan Faselis Antik Kenti, M.Ö. 7.yy.da inşa edilmiş. Bu antik kenti gezerken aynı zaman da güneşlenip denize de girebilirsiniz. Plajı çakılsız yumuşacık bir kumdan oluşuyor. Zamanında Likya’nın önemli liman kentlerinden biri olma özelliği taşıyordu. Antik kentin orasında yaklaşık 20 metre genişliğinde bir cadde bulunuyor. Ayrıca görülmesi gereken bir başka yapı da Gelidonya Feneri.
Likya Turu yaparken dikkat etmeniz gerekenler
Likya turuna çıkmayı planlıyorsanız eğer önceden bazı hazırlıklar yapmalısınız. Çantanızı bu uzun tura göre ayarlarsanız rahat bir şekilde gezebilirsiniz. Çantanızda mutlaka büyük bir şişe su bulundurun. Susuz yola çıkmamaya çalışın. Yürüyüş sırasında susamayı beklemeden sık sık su içmeye özen gösterin. Ayrıca çantanızda acıktığınız zamanlarda yiyebileceğiniz sandviç tarzı yiyecekler olmasını da öneririz. Çünkü çoğu zaman ormanlık yolların içerisinden yürüyeceğiniz için yiyecek bulamayabilirsiniz. Yol üzerinde gördüğünüz mantarlardan yememelisiniz. Bazı mantarlar zehirli olabilir ve yolculuğunuzu yapamamanıza neden olabilirler.
Likya Yolu yürüyüş
Rahat yürüyüş yapabileceğiniz bir ayakkabı tercih edin. Yol bazı yerlerde çok engebeli olabiliyor. Bu nedenle spor ayakkabı ile yürüyüş yapmak daha iyi bir seçenek. Ayrıca yanınızda güneş kremi, gözlük ve şapka alıp güneşten korunabilirsiniz. Çantanıza düdük, çakı, el feneri, ilk yardım çantası ve kibrit ya da çakmak bulundurmanızı öneririz.
Likya Yolu yürüyüşü yaparken belli bir yürüyüş tekniği ile yürümeniz gerekiyor. Gereksiz iniş çıkışlar yapmamanız gerekiyor. Bu hem sakatlanma riskinizi arttırabilir hem de çok fazla enerji harcamanıza neden olur. Eğimli yerlerden inerken yolda zig zag çizmelisiniz. Bu dik yerlerden inişi daha rahat bir şekilde yapmanızı sağlayacak.